2021 yılı Türkiye Ekonomisi’ne Genel Bakış

Enflasyon ve Faiz

2020 aralık enflasyon verileri

TÜİK 2020 yılı aralık ayı enflasyon rakamlarını açıkladı ve TÜFE yıllık %14,6 ÜFE ise %25,15 gerçekleşti.

TCMB 2021 yılı sonu Enflasyon hedefi yaklaşık olarak % 12 ve şu anda uygulanan borç verme faiz oranı % 17.

2021 yılı sonu enflasyon rakamları hedefleri yakalar ise pozitif reel faiz veriyoruz demektir.

2021 yılı sonu enflasyon rakamları % 17 ve üzerinde çıkar ise son 2 yıldır negatif reel faiz veriyoruz anlamına gelir. ( Önemli Not: Çünkü reel faiz gerçekleşen enflasyon ile hesaplanmaz. Yıl sonu beklenen hedef oranı ile hesaplanır. )

Tüm Dünya’yı kapsayan Genel Riskler:

1) Dünyada iklim değişimleri, aşırı kuraklık nedeniyle yaş sebze meyve ve tüm gıda fiyatlarında yükselme beklendiği bir yıldayız.

2) İlaveten Batı Texas Petrol fiyatlarının 2021’de 66 USD’ı görmesi fiyatlanmaktadır.

3) Covid-19 nedeniyle tedarik zincirlerinin bozulması ve genel olarak tüketim fiyatlarında yükselme trendi.

Gerçekçi analizleri incelersek, 2021 yılında gerçekleşmesi beklenen Enflasyon verilerinin hem gıda fiyatları açısından, hem de petrol fiyatları baskısı açısından % 17’nin altında gelmesi pek beklenmemektedir.

Sonuçta analizlere göre TCMB şu anda tahmini olarak nötr yada negatife yakın faiz uygulamaktadır.

Yukarıdaki grafiğe dikkat edilirse ÜFE’nin TÜFE’nin altına düştüğü dönemlerde genelde birkaç ortak özelliğe sahip:

1) TRL’nin değer kazandığı yani döviz fiyatlarının dengeye oturduğu dönemler

2) Petrol fiyatlarının düşüş trendinde olduğu ve enflasyonist baskı yaratmadığı dönemler…

3) Sanayide Üretim Kapasite Kullanım Oranının yüksek olduğu dönemler…

4) Bankaların kredi piyasasında iştahlarının normal seyrettiği dönemler…

5) Yurt içi yerleşik kişilerin Döviz Tevdiat Hesaplarında Azalmanın başladığı dönemler…

ÜFE’nin yüksek seyrettiği dönemlerde Sanayi ve Hizmetlerdeki yüksek maliyetleri Tüketici fiyatlarına yansıtamayan firmaların karlılıkları düşmesi ile birlikte, özel sektör yoğun bir şekilde sermaye kaybı yaşamaya başlamakta, bu da sonuçta bankaların aktifleri içerisinde kredi portföylerindeki alacak kalitesinin bozulmasına yol açmaktadır.

Özel sektörde sermaye yapısının bozulması, bankaların iştahlarının azalmasına ve piyasaya plase ettikleri kredilerin hacminin daralmasına yol açmaktadır.

Zaten durgunluk içerisinde olan piyasa, krediye ulaşımimkanlarının daralması ile daha da sert bir durgunluğa doğru ilerleme ihtimaline karşı Hükümetin ekstra tedbirler alması beklenmektedir.

Türkiye Ekonomisi Yapısal Problemler Nelerdir?

Türkiye Ekonomisi yetersiz sermaye yapısı ile yıllardır, büyüme trendini kredi piyasasından borçlanarak sağlamıştır.

83,2 Mio ülke nüfusu içerisinde yaklaşık 295.000 kişinin 1 mio TRL ve üzerinde banka hesabı vardır.

Banka hesaplarının ise Döviz Tevdiat Hesaplarında yükseliş trendi her zaman ÜFE, TÜFE’den yüksek iken başlamıştır.

Eylül 2020’ de yurt içi Yerleşiklerin DTH hesapları yaklaşık 190 Mia USD iken, Aralık 2020’de bu rakam 236,5 Mia USD’a ulaşmıştır.

İlaveten, Banka hesapları dışında yastık altı olarak bilinen yaklaşık 3.200 Ton altın rezervi ile Dünya’da Hindistan’dan sonra 2. sırada Özel Sektör altın rezervine sahibiz.

Kısıtlı sermaye, kısıtlı bir kitlede ve doğrudan yatırımdan uzakta DTH hesaplarında ve yastık altında park etmektedir.

Neden acaba?

Genelde bunun temel sebebi, Türkiye Ekonomisi’nin yapısal problemlerinden kaynaklanıyor olmasıdır.

Sermaye sahibinin çok azı bu gerçeği bilerek kendisini konumlandırmakta ise de büyük bir kısmı içgüdüsel olarak güvenli limanlarda bekleme mekanizması içerisinde yapıyor.

Örnek olarak, uzun yıllardır, sermaye sahibinin bilinçaltına yerleşen bu koruma mekanizmasını doğru analiz eden ve yorumlayan HSBC Türkiye kurumsal bankacılıktan çıkmış olup, sadece bireysel bankacılık hizmeti vermektedir.

Türkiye Ekonomisi’nin 3 büyük yapısal problemi :

1) Ekonominin temel göstergesi olan GSMH’yı oluşturan sektörlerin yoğunluğu ve yoğunlaşılan sektörlerdeki rekabet gücünüz, bölgesel ve dünya çapındaki dalgalanmalardan bağımsız olabilmeniz esastır. GSMH içeriğinde son on yıllar incelendiğinde temel olarak % 25-30 u aralığında değişmekte olan inşaat ve altyapı sektörü, % 30 -35’ler seviyesinde seyreden hizmet sektörünün yoğunlaşma vardır. Hizmet, İnşaat ve altyapı sektörleri büyüme durduğunda Türkiye Ekonomisi’nde de zayıflama yaşanmaktadır. Dönemselliklerden ve ekonomik dalgalanmalardan en hızlı etkilenen bu sektörel yoğunlaşma ekonominin ilk görünen yumuşak karnı, yani zayıflığıdır.

( Önemli not: Sanayinin içerisinde ileri teknoloji ve yüksek katma değer üreten sektörlerin GSMH içerisindeki payının % 60 ve üzerine çıktığı bir ekonomik altyapıda Türkiye Ekonomisi dışsal şoklara, ekonomik dalgalanmalara, dönemselliklere ve siyasal değişimlere karşı daha sağlam bir yapıda olacaktır. Sektörleri güçlendirme adına gerçekleştirilen politikalar arasında en başarılı olan programlar Savunma Sanayii Başkanlığı bünyesinde yapılan proje ve programlar olduğu açıktır. Fırsatımız olduğunda ayrı ayrı sektörleri değerlendirebiliriz. )

2) Sanayi ve ticaretin temel girdisi olan Petrol tüketiminde doğrudan ithalatçı bir ülkeyiz. Yıllık ortalama 45-55 Mia UD arasında petrol ithalatımız var. ( Petrol fiyatlarına göre bu rakam yükselmekte veya düşmektedir.) Yaklaşık olarak cari açığımız kadar, petrol ithalatımız var.

3) Sanayide ithal ara mallarına bağımlıyız. Özel Sektörde Sanayi’nin yaklaşık olarak % 60’i ithal ara malı ile üretim yapmakta. Bu arada Kamuda Savunma Sanayi ithal ara malı bağımlılığında bu oranı % 90’lar dan % 30 seviyelerine kadar düşürmesi büyük başarıdır.

( Önemli Not: Son yıllarda Türkiye’ye uygulanan ekonomik yaptırımların arkasında yatan en önemli sebep, Türk Savunma Sanayi bağımsızlığa doğru gidiyor olmasıdır. Önemli ve yadsınamaz bir başarı. Alkışlamak lazım. )

Özel sektör ve Kamu sektörü her yıl minumum bu bedeli yurt içi veya yurtdışından ilave borçlanmaktadır.Ortalama 50 Mia USD ilave borç yukarıdaki iki ana yapısal sorun nedeniyle sırtımıza yük ( vergi-borç) olarak gelmektedir. Basit bir şekilde başarılı olmak isteyen herhangi bir Hükümet ortalama 5 yılda 250 Mia USD yapmak zorundadır.

Stratejik Bilgi: Sonuçta, minumum 5 yılda bir maksimum 8 yılda bir genelde Türkiye Ekonomisi devalüasyon yaparak borç yükünü hafifletme yoluna gitmek durumundadır.

Türkiye Ekonomisi’nde başarılı olmak isteyen bir Hükümetin, klasik borçlanma dışı kaynak yaratılmasına yoğunlaşması beklenmektedir.

Yabancı yatırımcıyı hem teknoloji transferi, hem know-how transferi, hem yeni eko-sistemler yaratılması, hem yeni istihdamlar yaratılması ve yapısal problemleri aşılması amaçlı doğrudan yatırım teşvikleri ile desteklemek isteyeceği açıktır.

İşsizlik ve Demografik Büyüme :

Dünya’da Nüfusu en hızlı artan, en genç nüfusa sahip ülkelerden birisiyiz. 2010 yılında yayınlanan analizlerde, 2020 yılında 76 Mio gerçekleşmesi hedeflenen Türkiye nüfusu 83,2 Mio ulaşmış olduğu dikkate alınması gereken en önemli bir konulardan biridir. Her yıl lise ve üniversitelerden ortalama 2 mio öğrenci mezun olmakta ve iş piyasasında iş aramaktadır. Toplam istihdam piyasasının yaklaşık olarak % 8’e yakın her yıl genç bir nüfus istihdam piyasasına arz edilmektedir.

(Detay bilgi için bakınız: Demografik Bilgiler Dipnot 1)

Aslında Türkiye Ekonomisi ortalama % 7’den yüksek bir rakam ile büyüme trendine sahip olursa demografik büyümeyi yakalayabileceği tahmin edilmektedir.

Aksi takdirde işgücüne arz edilen nüfus ülke ekonomisi ve siyasetini de ciddi bir şekilde değiştirecek potansiyele sahiptir.

Bu açıdan bakıldığında gençlere sunulan eğitimin kalitesi, ortamın verimliliği, yeni iş ve girişimcilik olanaklarını besleyecek doğal piyasaların (eko-sistemlerin) Türkiye Ekonomisi’nin kısa ve orta vadede geleceği için gerçekten önemli olduğunu söyleyebiliriz.

( Önemli Not: Gündemin önemli konularından olmasına rağmen, okuyucuları yormamak adına verimli eko-sistem analizleri ve örnekleri üzerine başka bir başlık altında inşaallah detaylı konuyu detaylandırabiliriz. Bugün bütün gelişmiş piyasalarda verimli eko-sistem altyapıları kurulması için tüm kaynaklar bu konulara aktarılmaktadır. )

Bu bakış açısına göre Türkiye Ekonomisi’nin standart ilan edilen Büyüme rakamlarının hepsinde son 2 yıldır reel anlamda küçüldüğünü söyleyebilir miyiz?

Biz konumuza devam edelim, diğer taraftan farklı bir bakış açısı deneyelim:

Stagflasyon nedir?

Reel anlamda negatif büyüme, Reel Negatif Faiz oranları ve yüksek işsizlik, bu 3 konu beraber ekonomide 3 çeyrek üzerinde üst üste gerçekleşiyor ise stagflasyona girilmiş demektir.

1) Yüksek enflasyon var ama ekonomide ticaret neredeyse tamamen durmak üzere…

2) İşsizlik görülmemiş en yüksek seviyelerde ve

3) Gayrisafi Milli Hasıla en az 3 dönem boyunca üst üste reel anlamda negatif seyir izlemesi…

Türkiye Ekonomisi için 2021 yılı aslında STAGFLASYON Sarmalına girilmemesi adına tedbirlerle geçmesi beklenmektedir. Ayrıca Doğu Akdeniz’de Petrol ve Doğalgaz arama çalışmalarının hızlanması, Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervlerinin işletilmeye açılması beklenen önemli konular arasında yer almaktadır.

Bugüne kadar görülmemiş parasal genişleme, mali teşvikler ve hedef sektörleri büyütmek adına özel inovatif teşvik politikaları görebiliriz.

Örneğin, Yerli ve yabancı yatırımcıya yönelik bu teşviklerin kolay ulaşılabilir olduğu yalın ve basit bir mevzuat ile teşvik paketi görebiliriz.

Gelişmekte olan ülkelerde genelde bu paketler orta ve uzun vadeli istikrarlı programlardır. 2007 yılında Almanya’da Merkel’in başlattığı Sanayi 4.0 programı aslında istihdam problemini çözmek için başlatılmış geniş bir programdır. Almanya Eğitim ve Sanayi Bakanlığı tarafından istikrarlı bir şekilde 14 yıldır uygulanmaktadır.

14 yılda Alman ekonomisine Sanayi 4.0 Programının katkısını başka bir yazımızda ele alabiliriz.

Demografik Bilgiler Dipnot 1: TÜİK web sayfasından alınmıştır.

Ülkemizde yaş gruplarına göre nüfus dağılımı 2007’den 2019’a değişimi TÜİK tarafından hazırlanan grafikte aşağıdaki gibidir. Çalışma çapındaki nüfus hem oransal olarak artmakta hem de sayısal olarak hızla büyümektedir.

İşgücü İstatistikleri, Eylül 2020 – İşsizlik oranı %12,7 seviyesinde gerçekleşti

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 550 bin kişi azalarak 4 milyon 16 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 1,1 puanlık azalış ile %12,7 seviyesinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 1,5 puanlık azalış ile %14,9 oldu.

İstihdam oranı %44,1 oldu

İstihdam edilenlerin sayısı 2020 yılı Eylül döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 733 bin kişi azalarak 27 milyon 707 bin kişi, istihdam oranı ise 2,0 puanlık azalış ile %44,1 oldu.
No alt text provided for this image

İşsizlik ve İstihdam Oranı Eylül 2018-Eylül 2020

İşsizlik ve İstihdam Oranı Eylül 2018-Eylül 2020


Bu dönemde, istihdam edilenlerin sayısı tarım sektöründe 350 bin, sanayi sektöründe 29 bin, hizmet sektöründe 520 bin kişi azalırken inşaat sektöründe ise 166 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin %18,5’i tarım, %19,9’u sanayi, %6,3’ü inşaat, %55,3’ü ise hizmet sektöründe yer aldı.

İşgücüne katılma oranı %50,5 olarak gerçekleşti

İşgücü 2020 yılı Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 282 bin kişi azalarak 31 milyon 724 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 3,0 puanlık azalış ile %50,5 olarak gerçekleşti.

 Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15+ yaş, (Bin kişi), Eylül 2019, Eylül 2020


Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15+ yaş, (Bin kişi), Eylül 2019, Eylül 2020

Kayıt dışı çalışanların oranı %32,2 oldu

Eylül 2020 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,8 puan azalarak %32,2 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,3 puan azalarak %20,3 oldu.

15-64 yaş grubunda işsizlik oranı %12,9, istihdam oranı %49,0 oldu

15-64 yaş grubunda işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puanlık azalışla %12,9, tarım dışı işsizlik oranı ise 1,5 puanlık azalışla %15,0 oldu. Bu yaş grubunda istihdam oranı 1,8 puanlık azalışla %49,0, işgücüne katılma oranı ise 2,9 puanlık azalışla %56,2 oldu.

Çalışma çağındaki nüfusun oranı %67,8 oldu

Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun oranı, 2007 yılında %66,5 iken 2019 yılında %67,8’e yükseldi. Diğer yandan çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı %26,4’ten %23,1’e gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise %7,1’den %9,1’e yükseldi.

Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15-64 yaş, (%), Eylül 2019, Eylül 2020

Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15-64 yaş, (%), Eylül 2019, Eylül 2020

Genç nüfusta işsizlik oranı %24,3, istihdam oranı %31,6 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,8 puanlık azalışla %24,3, istihdam oranı ise 2,4 puan azalarak %31,6 oldu. Aynı dönemde işgücüne katılma oranı 4,2 puanlık azalışla %41,8 seviyesinde gerçekleşti. Ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 puanlık artışla %29,1 seviyesinde gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15-24 yaş, (%), Eylül 2019, Eylül 2020

Mevsim etkisinden arındırılmamış temel işgücü göstergeleri, 15-24 yaş, (%), Eylül 2019, Eylül 2020

İŞSİZLİK ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020 / İSTİHDAM ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020

İŞSİZLİK ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020 / İSTİHDAM ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020

Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %12,7, istihdam oranı %43,3 oldu

Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir önceki döneme göre 0,4 puan azalarak %12,7 oldu. İşsiz sayısı bir önceki döneme göre 125 bin kişi azalarak 3 milyon 944 bin kişi olarak gerçekleşti.

İŞSİZLİK ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020 / İSTİHDAM ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020

İŞSİZLİK ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020 / İSTİHDAM ORANI EYLÜL 2018-EYLÜL 2020


Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı bir önceki döneme göre 0,3 puan artarak %43,3 oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 226 bin kişi artarak 27 milyon 200 bin kişi olarak tahmin edildi.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0,1 puan artarak %49,6 oldu. İşgücüne katılan sayısı 101 bin kişi artarak 31 milyon 144 bin kişi olarak tahmin edildi.

Ekonomik faaliyete göre, mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam, tarım sektöründe 37 bin kişi azalırken, sanayi sektöründe 57 bin kişi, inşaat sektöründe 15 bin kişi, hizmet sektöründe 191 bin kişi arttı.

Sektörel istihdam, Eylül 2018-Eylül 2020

Sektörel istihdam, Eylül 2018-Eylül 2020

İŞGÜCÜNÜN GENEL PROFİLİ EYLÜL 2020

İŞGÜCÜNÜN GENEL PROFİLİ EYLÜL 2020


AÇIKLAMALAR
Bu haber bülteninde Eylül 2020 dönemsel sonuçları; 2020 yılının 31-44. haftalarını içine alan Ağustos, Eylül ve Ekim aylarını kapsamaktadır.

Not: Bu bir yatırım tavsiyesi değildir ..

Sadece haftalık bir destek ve Direnç Analizi Eğilimler ve yeni para politikaları hakkında Analizlerdir.

Yatırım Tavsiyeleri için Her bir Kişiye özel yada Kuruma özel İhtiyaç analizleri ve Risk – Getiri Beklenti Analizleri Yapılması şarttır.

Haftalık Piyasalar ve Para Politikaları Notlarımıza abone olmak isteyenler direkt mesaj atabilirler.